İmgelem gücünün her zaman imgelem oluşturma yeteneği olması istenir. Oysa imgelem gücü, daha çok algılamanın sağladığı imgeleri bozma yeteneğidir, der Gaston Bachelard . 1884-1962 yılları arasında yaşamış, Sarbonne Bilim Felsefesi ve tarihi kürsüsü profesörüdür.
Bundan hareketle öykü metninin de algılamanın sağladığı imgeleri bozma iddiası taşıdığını düşünürüm.
Öykü hakkında kişisel düşüncemse şudur; yazarken çok uzun bir metni katladığımı, yeni bir form verip küçülttüğümü düşünürüm. Okur da bunları dilerse kat kat açar. Origami sanatını sözcüklerle yaptığımı düşünürüm. Okurken de öykünün katlarını açıp en geniş algıyı yakalamaya çalışırım. Şimdi Sabahattin Ali’ye ait bir origamiyi inceleyeceğim. Sırça Köşk.
Öykünün tek etkisi:Yazarın okur için amaçladığı tek etki; hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Değerleri yitirmeden anlamak için düşünmek gerek.
Teknik algılar (Teknik sözcüğünü R.Barthes’in tanımladığı anlamda kullanıyorum; Bir şeyin yeniden oluşturmak, aynı türden bir şey yapmak için nasıl oluştuğunu bilmek istemek; teknik) : Dört sayfada anlatılan olay örgüsü şöyledir; aylak üç kişiden birinin aklına kolay yaşamak geliyor. Düzenli bir kalabalığın içine girerek kandırmacayla kendisinin önemsenmesini sağlıyor, giderek var olan değerleri dinamitleyerek kendi değerlerini yücelterek toplumun tüm düzeneğini bozuyor. Rastlantısal olarak onun dayattığı ve inandırdığı düzenek bir kişilik tarafından bozuluyor. Gerçek ortaya çıkıyor.
Tümüyle sosyal bir ileti olması nedeniyle tiplerin tek tek konuşmaları bütünsel düşünülmüştür.
İlk cümle:Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç arkadaş varmış. Bu cümle öyküye ilişkin bir kehanet cümlesi gibi gelir bana. Merak uyandırıyor. E, diyorsun, ne yapmış bu üç arkadaş? Okur beklenti içine giriyor.
Karakterler :Adsız olarak söz edilen üç yalınkat tip var. Bunlar karakter değil. Öyküde var olma nedenleri tek etki olan akılsızlık kavramını anlatmak. O yüzden boyutlandırılmamış olmalılar.
Eylem: İşe yaramaz üç kişinin koskoca bir organizma gibi düzenle çalışan toplumu, kişisel yanlışlıklarının / çıkarlarının peşinden sürüklemesidir.
Ortam/uzam/mekan: Herhangi bir yer. Net verilmemiş. Bu her yer her zaman olabilirlik anlamı taşır. Böylelikle özünde toplumsal akılsızlık olan her tarih kesitinde, ortamda yinelenecek demektir.
Dramatik yapı :İnsanlar yanlış bir düşünceye alın teri döküyor,ömür harcıyor.
Çatışkı/paradoks noktası:Her şey doğruyken yanlış algısı yaratılması, yanlışken doğru algısı yaratılması ama bunun algılanmaması.
Zaman unsurunun kullanımı:Masal yapısına uygun geniş bir zaman kesitini kapsar. “Kuşaklar boyu…” geçerlidir
Gerilim noktası:Düzen olağan akışında sorunsuz sürerken, bir sırça köşkün olmadığına ilişkin telkinin yapıldığı nokta gerilim noktasıdır. Halkın elinde avucundakilerin tümünü verdiği nokta.
Dilsel algılar: (Örtük anlatım: yazar tarafından gerçeğe yapılan göndermlerle daha özgür,etkin, katkı bekleyen metinlerdir. ) Masal şeklinde mişli geçmiş zamanla yazılmıştır. Bu öyküde önemsenen iletinin verilmesini sağlıyor. Örtük anlatım söz konusudur.
Estetik algılar Bütün olarak eğretilemeli bir öykü durur karşımızda. Eğretilemede yanlışlık kavramı sırça köşkle simgelenmiştir. Tümüyle toplumun gereksinimleri dışında bir yapılandırma, kırılgan olmasına karşın bilmemekten kaynaklanan sağlamlık yanılgısı sırça köşkle simgelenmiştir.
Sırça köşk simgesi : Yüksek bir yapıdır, her yerden görünür olmasına rağmen öyküdeki toplum görmez. Yapımına herkes el vermesine rağmen sorgulamaz. Camla ilgili deneyimleri olmasına karşın (kırılır, kesicidir) sağlam olduğuna inanırlar. Sonrası(kırılmayla) çok tehlikelidir, ölümcüldür. Bunu hesap etmezler.
Saydamdır, içinde olup biten izlenir ama körleştirilmişlerdir. Köşk kelimesinin büyümseme çağrışımıyla aldanışa aracı olması söz konusudur. (Ders: Her köşk ulaşılmaz ve büyümsenecek bir şey değildir.)
❅Camın simgeselliği, yarattığı çağrışımlar;
- Görkem
- Saydam (içi görünür)
- Düşsel
- Alev ve nefes ürünü
- İnsanın şekillendirme becerisinin simgesidir. (Kum cam köşk )
- Yukarı doğru yapısıyla yer/gök bağlantısı simgesidir. İnsanı /Tanrı’ya bağlar/kutsuyeti vardır, çağrıştırır.
- Atölye yaratılmışlığıyla (cam işçiliği) emeğin simgesidir.
- Taşın yerine cam kullanılmış olması yararsız, her an risklere açık düşünceleri simgeler.
❅Dışarıdan bakışta sırça köşk nesnedir, içeriden bakışta bakışın kendisidir.
❅Bir tür optik sistem oluşturur ki bu kör noktadır. İnsanın kör noktasıdır. Algıyla alay edilir. Şehre bakan saydam bir gözdür sırça köşk.
❅Hem gözetleyen hem gözetlenendir.
❅Yararsızlık simgesidir. Hiçbir şey olmamasına karşın, toplumun en önemli nesnesi gibidir.
❅Düşlerle bağlantı kurar, gerçeklerle değil.
Yukarıdan bakışı sağlar ki bu gerçeklikten uzaktır.(Gerçeklik göz hizası bakıştır.)
❅Bitmez tükenmez eklemlemeleriyle yararsızlığını pekiştirir.
❅Sırça köşk “içinde” kötülük ve yararsızlığı barındıran saydamlığıyla yaratılan çatışkılı, karşıtlıklı bir nesnedir.
❅Boşluğa benzer (hiçlik ortamı), ışık geçirgendir (aydınlanma olasılığı her ar için vardır).
❅Sırça köşkte yaşamak ayrıcalık ama asalak olmayı simgeler.
❅İnsan zekasının simgesidir. Çok akıllıca görünür, üstün görünür ama çok çabuk ziyan olabilir. Egonun devasa boyutlarına ulaşmış, toplumun tümüne egemen olmuştur.
❅Kopma noktası 1) düzenden kopma ; yapılaşmayla 2) Yararsızlıktan kopma; yıkılmayla.
❅İçindekiler görünür ama dokunulmazdır, bir tanrısallık simgesidir bu.
❅İnce, hafif, olmasına karşın toplumun egemeni, buna karşılık görkemli sağlam olmasına karşın yok edilebilirdir.
❅Her şeyi alt üst etmektedir. ‘(Yararsızlığı, yeni bir nesne oluşu, işlevsiz ve nedensizliği, hayır demeyi bilmeyen için köleliktir. Yeni ama hayır demeyi bilen için yerle bir edilebilendir.
❅Geleceğe dönük yapılandırma gibi görünmekle birlikte bugünü tükettiği için geleceği de tüketir.
Yarattığı çağrışım: Türkiye tarihinde sürekli olarak tekrarlanan politik sırça köşkler.
Duygusal algılar : Sürekli birileri bize sırça köşkler yaptırıyorlar. Yıkıp ortadan kaldırmamıza karşın yeniden yeniden oluşuyor/oluşturuluyor.
Saydam sırça köşk hem görülebilen (içi görülür) hem görülemeyendir.(Görüntü geçirgenliği nedeniyle içindekiler algılanırsa duvarlara dikkat edilmez) Her iki bakış açısı da halkın akılsızlığının belirtisidir. Çünkü sorulması gereken ilk ve tek soru şudur: bizim sırça köşke ihtiyacımız var mı?
Okurda eksiksiz bir doyum yaratıyor. Masalsı, hayalci ilk katmanına karşın son derece toplumsal gerçekçi olduğunu düşünüyorum.
Öykü zamanı kuşaklar boyunca sürüyor olması nedeniyle tümgörüsel bir bakış sağlıyor demek yanlış olmaz. Geçmiş (kentin halkının düzeninin tam olduğu süreç) şimdi, (üç kafadarın düzeni bozduğu süreç) ve gelecek (dedelerin torunlara öğütleri) unsurlarını kapsıyor.
Algı yanılgısı yaratıyor. Cam ve köşk kavramları görkemlilikle karşılanır kavramlar olmasına karşın öyküde baş belasına dönüşüyor. İşte tam da burada bir direnme noktası var: “hiçbir şey göründüğü ya da sanıldığı gibi değildir, bak ve gör. Zararlı çıkmak istiyorsan dene.” Sarkastik bir ileti var burada.
Öykünün yarattığı özdeşleşme düzeyi : Daha çok uzun yıllar okunacak gibime geliyor. Tarihsel ve sosyal açıdan günümüze yansıtma yaparsak eğer din kavramını çağrıştırıyor bana. 1945 te yazılmış bir öykü yeni bir algı yaratıyor mu diye sorarsak? Ne cevap vereceğimizi bilmeyiz? Zaten günümüzün ve cumhuriyetin sorunu bu değil mi farkındalık yaratan unsurlar çok olmasına karşın farkında olan hemen hemen hiç yok gibi. Bu açıdan ulaşılmaz bir metin değil “benim de başıma gelir” duygusu yaratan bir metindir. Yalın, bir konudan yola çıkılmış gibi görünmesine karşın verdiği ileti son derece sağlam, uzun soluklu ve karmaşıktır.
Sabahattin Ali’nin öykücülüğüne genel bakışta buluşmak üzere…