
Afgan Emiri Abdurrahman (1880-1901) ırza geçmiş birini, kış ortasında yere kazılan bir çukura koydurup, “donup buza dönüşünceye kadar” suyun içinde tutturmuştu. Sonra da müztehzi bir ifadeyle “Adam artık bir daha kızışamaz,” dedi.
Çok canice geldi öyle mi? Hadım yasası da canice geldi bazılarına Peki hayatı tümüyle alt üst olan , hayatı biten kadın yurttaşlar, çocuklara yapılan bu eylemler canice değil mi?
Bence sonuç alınacak bir çözüm. Hiç çağdaş olmaya falan da gerek yok çünkü bu eylemleri yapanlar 21. yy insanı değiller zaten.
Gün geçtikçe artan ve ne hikmetse önü alınamayan erkek şiddeti Türkiye’nin yüz karası bir konu olmaya devam ediyor. Yıl 2020 . Bir zamanlar kapkaç diye bir kavram vardı, insanlar öldü bu ülkede. Önü alınamıyordu. Ama sonra sihirli bir değnek apansız kesiverdi kapkaç sorununu. Bu örnek var önümüzde. O sihirli değnek nerede peki?
İç güvenliğe devlet ne kadar bütçe ayırıyor ben bilmiyorum. Bu sorunu iç güvenlikten sorumlu birimler nasıl ele alıyor onu merak ediyorum. Çok önemsemiyor olmalılar ki kadın ölümleri protestosunda kadınlara polis zor kullanıp gözaltına aldı. Da… Ya biz? Biz kadınlar kime anlatalım derdimizi? Keşke şimdi burada tekrarlamaktan “hicap duyacağım” büyüklerimizin, “ devletlu büyüklerimizin” lafları olmasaydı… Siz biliyorsunuz. Tümüyle kadını suçlu hale sokan, bize kötü hissetiren, kadınlığımızdan utandırmaya yönlenmiş söylemler… Bunlar “devletin sesleri”. Üniversitelerde bu konu araştırılsın, çözüm bulunsun diyeceğim, orada anlı şanlı “prof” kartviziti taşıyan “adamlar” da kadınlara hakaret etmedi mi? Peki efendiler ne olacak bu işin sonu?
Meydanlardaki kadın protestolarına katılıyorum ama katlanarak artan, kasıtlı olarak durdurulmayan kadın katliamlarında meydanlarda bağırmakla, sosyal medya ağlarında şunu bunu demekle bir şey olacağı yok. Çünkü bizdeki “erkek” tanımı değişti. Ne kadar yobaz, ne kadar şiddet düşkünü o kadar “erkek” oldu çünkü.
Sizi şunu düşünmey davet ediyorum; kadın “sevgili” dediği, gelecek yaşamını paylaşma düşleriyle bir araya geldiği bir erkek tarafından öldürülüyor. Kadın, yaşamını paylaştığı bir erkek tarafından öldürülüyor. Kadın doğurduğu, gözünden sakındığı, üstüne titrediği oğulu tarafından öldürülüyor. Kadın yaşama karşı kalkan, babası tarafından öldürülüyor!
Hani aile kutsal, ev dokunulmaz ve güvenliydi?
O ev ki kadınları kapatıp dışarı salmak istemediğiniz bir hapishane. O ev ki ne kadar iyi ütü yaptığı, ne kadar iyi yemek pişirdiği, ne kadar güzel sırayla çamaşır astığına bakılarak kadınlığına ilişkin not verilen bir yer. Aldatmaca, yalan, kadının gerçek yaşamla bağını koparmak için var edilmiş işlerle dolu. Aile kutsal falan değil, ev kutsal falan değil, bunu erkekler bozalı çok zaman oluyor biz farkındayız! Biz bilimle, sanatla, üretimle, toplumsal yaşama katılmakla uğraşmayı isterken bize dayatılan bu saçma sapan “kadınca” meselelerden bıktık! Bu kızışmış erkeklerden bıktık! Bedenimize karışılmasından bıktık! Ne oluyoruz? Yaşam yalnızca erkekler için planlanmış değil! Sizin kutsal kurallarınız çevresinde dönmüyor yaşam. O kutsal kurallar ki bir bakmışsınız “cenneti anaların ayakları altına serer” bir bakmışsınız “bana cehennem halkı gösterildi, çoğu kadındı” der… Bu dünyayı siz uydurdunuz, siz inandınız! Öte dünyayı da siz uydurdunuz! Onu da kendinize göre organize ettiniz! Kendinize ödüller koydunuz. Kadının payına düşen hep cehennem!
NEDEN? Kızışmışlıklarınıza kılıflar! Hem burada hem sizin yarattığınız öte dünyada!
Kızışmışlık kılıflarınızdan bıktık!
Bu nefret eylemlerinden bıktık!
Bize dünyayı dar etmeye çalışmanızdan da bıktık!
Ama sizin o aklınızın ermediği şu ; yeryüzündeki insan nüfusunun yarısı dişi!
Siz isteseniz de istemeseniz de!
O kurallarınızı da istediğiniz yere yazın! Nasılsa biz alıp rulo yapacağız!