İşçi milletine sert davranacaksın!

1 Mayıs 2021 Serap Gökalp’ten bir armağan, Tüm Emekçilere Selam Olsun.

Sapları o kadar dayanıksızlaşmıştı ki kuş sürüleri havalandığında ağaçların dibine yapraklar yağıyordu. Bakışlarını ağaç yapraklarından takvim yapraklarına çevirince aklı  başından gitti!  Aman Allah, bayram tatili yarın! Hay canına tükürdüğüm, nasıl da unuttum! Gece bekçisine de izin verdik. Ne halt edeceğiz şimdi?

-Bayram nöbet işini ne yapacağız Çetin?

-Bilmem. Ben senden talimat bekliyorum Faruk Bey.

-Kimi çağırsak?

Çetin dışarı baktığı sırada, Selim TAY 147’ yle şantiyeye girdi.

-Selim gelsin, dedi. Bekâr zaten sazan ne işi var?

Pencereyi açıp ıslık çaldı, gelmesini işaret ett. Yanındaki müdürü de dışarı bakar gibi yaparken, açık pencerenin kanadından, adamların çekindiği koyu renk maske ona bakıyordu. Faruk, burnunu sivri, deliklerini gereğinden büyük bulurdu. Çenesini kaldırıp sabırla içine hava çektiğinde kanatları yapışır, bağırırken de gözdağı verircesine açılırdı.

Kapı tıkladı. Selim başıyla selam verdi. Yorgun ve terliydi.

-Nerdeydin? dedi. 

-İnşaatlardan karot[1] almaya gittim. Bugün Salı ya Faruk Bey.

Penceredeki maskenin ortasındakince çizgi ikiye bölündü, ağızdan horlayıcı bir ses çıktı;

– Yardımcın nerede?

-Arka tarafta, köpeklerin yanında…

Selim, bundan sonrasını söylemek istemedi. Ama biliyordu ki o ısrar edecek, söylemek zorunda kalacak. Öyle olunca azarı kendisi işitecek. Gitmeye hazırlandı.

-Na’apıyo or’da?

Eh işte tamam.

-Köpeklerle ilgileni…

-Onun işi miymiş köpekler?

Sanki bilmiyor! Hay yarabbim!

Konuyu kaydırmaya çalıştı;

-Çağırayım isterseniz.

Aslında yardımcımın ne yaptığı umurunda değil. Birine bağırmak istiyor.

Saldırı umulmadıktı, gözünün içine bakarak;

-Yarın nöbete geleceksin.

Çocuk sustu.

-Duydun di’mi?

Yutkundu.

-Duydum.

-Ne bok yemeye susuyorsun o zaman?

-Abi yarın kurban bayramının ilk günü. Aileme yardım etmem gerek.

-Benim işim senin işinden önemli, gel dersem geleceksin!

-Abi gelemem, babam yaşlı, tek başına kurban kesemez. Kasap tutmak pahalı.

-Ne ya’bıyon sen? Niye benim damarıma basıyon?

-Faruk Bey damarına falan bastığım yok. Durumu anlatmaya…

-Demek durumun var senin?

-Haksız mıyım? Çalışıyorsun, evde bir işin ucundan tutmuyorsun, diyorlar. Şimdi bayram bayram yüz üstü bırakırsam…

Koca şantiyede kalmak istemiyordu. Haydi, geldi diyelim düz yevmiyeye çalışacaksın, hani bayram farkı? Soramazsın bile…

-Ne vefalı oğulmuşsun sen öyle…

-Ailemi üzmek istemem abi, bilirsin, delikanlıyken çok üstüne gelirler zaten.

-Değilsin! Salağın tekisin! Müdürüne karşı gelmenin sonuçlarını hesaplayamıyorsun!

-Canın sağ olsun abi. Senin de sorumlulukların var tabi. Tamam.

-Tamammış. Duydun değil mi Çetin? Bir de ukala, müdânâsı yok!

-Tam efe, dedi Çetin.

Selim ikisine birden baktı.

-Ne yapmak istiyorsunuz?

-Ne yapmak istiyoruz Çetin?

-Ne yapmak istediğimizi sanıyorsun?

Çetin dolabın cam kapağında bıçkınca saçlarına baktı, eliyle taradı.

-Bilmem, dedi, Selim.

-Zeki çocuk, bilmiyor demek, dedi Çetin.

-Sen söyle o zaman Çetin.

-He, söyleyeyim. (Gevrek gevrek güldü) Aslında seviyorum ben bu ibneyi Faruk Abi.

-Çetin, aptal aptal konuşup kavga mı çıkarmak istiyorsun bayram üstü? Durup dururken niçin hakaret ediyorsun bana?

-Çetin, sana aptal dedi bu, duydun mu?

-Bir ibne kimsenin aklına cetvel olamaz.

Selim Faruk’a baktı. Susku, apansız hissedilen bir mayın tarlası olmuştu. Kimse kıpırdamadı.

-Madem dediğimi yapmıyorsun,  bitir işlerini, yaz istifanı defol! dedi Faruk.

Bu durumda istifa falan edilmeyeceğini, bayram tatilinde bu biçimde çalıştırılamayacağını, ek ücret… Hiçbir şey demeden çıktı Selim.

Zeytin yine laboratuarı dağıtmıştı. Ortalığı topladı. Şimdi köpek değil onun özellikle dağıtıp gittiğini sanabilirlerdi. Üstünü değiştirip gitmeye hazırlanıyordu ki muhasebeden Dilek aradı;

-Faruk Bey, Selim bugün dışarı gitmiş, habersiz şantiyeyi terk ettiği için ihtar yazın diyor. Bir de yarın nöbete sen gelecekmişsin. 

Kulağına üflenmiş gibi dikleşti. Ama bu herifin hiç karnı sırtı belli olmaz mı?

-Dilek Hanım, ne ihtarı, adam beni az önce kovdu. Üstümü değiştirip alacağımı alıp gideceğim. Ne ihtarı?

Telefon kapandı. Az sonra gene aradı kız;

-Faruk Bey diyor ki, nöbete gelsin, işe devam etsin, bir daha da bana karşı gelmesin, diyor.

-Abla, dedi Selim sakince. Karşı geldiğim yok ki. Gece bekçisi sorumluluğunu alamam. Burası gece nasıl oluyor sen biliyor musun? Kesseler duyan olmaz. Üstelik babama kurban işinde yardımcı olmam gerek. Bunu Faruk Beye söyledim . Arife günü yarın nöbete gideceğim deyince evde kim inanır? Önceden niye liste yapmadılar? Bugünü mü beklediler? Nöbete gelmezsen defol git dedi. Ona bu…

-Tamam, dedi Dilek. Neyse ne! Beni ilgilendirmez. Öfkesi geçmiş anlaşılan. Uzatma sen de!(Bekledi.) Ne düşünüyorsun?

“Ne düşünüyorsun? dedi Oya, İnsanın bir sevgilisi olması ne güzel. Onu düşününce nasıl insanın içini sevinç kaplıyor. Hele burnunu kırıştırıp üst dişlerini gösteren gözlerine garip bir şekil veren o gülüşü… “Hiç.” “Gözünden belli bi kere ne düşündüğün.”  “Belliyse ne soruyorsun?” “Duymak istiyorumdur belki.” “Ver kulağını o zaman.”

Göğsünü yumrukladı kız. ; “Çatlak seni seviyorum.”  Bu çatlak lafını da nasıl söylüyorsa insanın içi hopluyor.

“Niye, sen öyle düşünmüyor musun?” Kız sustu. “Hadi, söyle, söyle dedim.” “Utanıyorum ben.” “Utanıyor musun? Saçma! “               

Dileğin sesi;

-Ne düşünüyorsun Selim? dedi gene.

-Tamam, dedi Selim. Telefonu kapadı.

Elek analizini yaptı. Yeni gelen katkı maddelerini yerlerine yerleştirdi. Etiketlerini yazdı. Denemeler için formları hazırladı.

Biriktirmek değil, borca girme niyetindeyim. Oya’nın yaşamımın ortasında olmasını istiyorum. Biriktirirsem gecikirim. Bunu ona söylediğimde kızmış gibi kaşları çatılıyor. Dirseğiyle hafifçe bana dokunuyor. O zaman ona sarılmak çok güzel oluyor. Beni itiyor, istemiyor gibi yapıyor. Kollarımı sıkıştırıyorum. Sıcacık bedenine dokunmak içimi hayranlık duygusuyla dolduruyor. Başını çenemin altına yaslayıp, boynunu, ensesini kokluyorum. Bana dudaklarını uzatmasını beklerken yüreğim sıkışıyor. Ağır, sevinçli, hüzünlü, kaygılı, ezilmişlik duygusuyla dolu bir düşler dünyasında gülünç bir mutluluk yaşıyoruz. Korkularımı gizliyorum. Çünkü en büyük korkum onun olmadığı bir yaşam. Onu yitirirsem çekeceğim acıyı hissedebiliyorum. Bana seni seviyorum çatlak demediği, duymadığım bir yaşam benim için ne kadar ıssız olacak… Oya, sevinç, hüzün, sefalet, kahkaha, hayal kurmak demek…

Çökme testine başladığında Çetin geldi. Tespihini göğsüne göğsüne çevirerek onu izledi. Gitti yanlamasına bir sandalyeye oturdu, gözünü ayırmadan…

-Bir şey mi diyecektin Çetin?

Çetin Şen Şantiye Şefi , adamlar aralarında konuşurken ondan çşşş diye söz ederlerdi. Tam da çiş namuzsuz, sırıttı :

-Artık bana bağlıymışsın. Faruk Bey, seninle muhatap olmak istemiyor. Ben de senin bayramın ilk günü ve gecesi nöbete gelmene karar verdim.

Selim, doğrulup bir süre ona dikkatle baktı. Çökme konisini fırlattı. Tulumunu çıkarıp, kapının arkasına astı, ayakkabılarını değiştirdi, anorağını giydi, Çetin’i laboratuvarda bırakıp çıktı.

Çamurlu yolda yürümeye başladı. Ağaçlardan birine eski bir gazete dolanmıştı. Oya’nın kendi bedenine sarılışı gibi… “Benden bıkacaksın,” diye fısıldadı Oya.  “Bıkmak mı? Ben mi? Senden mi? Aptal aptal konuşma kız! Ne biçim laf o öyle?” “Bıkacaksın çünkü insan elinde olandan bıkar. Ben seni hiç uğraştırmadım, kaçmadım, o yüzden.”  “Ya bırak bu kokuşmuş lafları ya! Entel dantel laflar bunlar.” “Bende ne buluyorsun da…” “Ya kızım nereden çıktı şimdi? Şu Çiğdem mi sokuyor kafana bunları?”  “En çok neremi beğeniyorsun söyle…”

Selim dişlerini gıcırdattı. Avuç içlerinde kızın bedeni, sıcacık… Kalçaları, beli, memeleri… Kokusu… Zeytin yanında sessizce yürüyordu. Ana yola kadar onunla geldi. Hava buz gibiydi. Gözleri buğulanmıştı. Soğuktan, dedi kendi kendine, ayakkabısının burnunu yere vurdu. Köpeğin güzel tüylerini okşadı.

-Laboratuarı dağıtma kerata…

Zeytin sevecen sesler çıkardı. Kuyruğunu salladı, yüzüne baktı.

O sırada Faruk Bey, personeli toplamış konuşuyordu.

-Benim işimi yapmayan kim olursa olsun düşmanımdır. Önce benim işim! İşçinin özel işi olamaz! Çünkü şantiye çalışmazsa ekmek yiyemeyiz. O bizim ekmek ağacımız. Anlaşıldı mı?

İşçiler, şoförler, avluda enselerinden içlerine kaçan soğuk rüzgâr yüzünden sırtlarını kamburlaştırmış, sigaraları dudaklarında dikiliyorlardı.  Elleri ceplerindeydi. Çıt çıkmıyordu.  Faruk Bey’in yapayalnız sesi, şantiyenin orta yerinde havada asılı balon olmuş şiştikçe şişiyordu. Telsizi öttü. Lamia Hanım;

-Neler oluyor orada?

-Dağılabilirsiniz, hadi hayırlı bayramlar.

Kümeden ayrılıp yürümeye başladı.

-Maaşları soruyorlar da…

-Gene mi para? Her ay aynı çile. Avans vermediniz mi?

-Verdik Lamia Hanım ama işçi milletini biliyorsunuz.

– İşçi milletine yeterince sert davranmayı beceremiyorum, sorun bu!

Sesindeki tonlamadan Faruk onun tanrısal bir edayla başını geriye attığını görür gibi oldu.

-İşleri olduğuna şükretmiyorlar da her ay hep zamanında maaş! Devlet dairesi mi burası?! Telsiz kapandı.

İşçilerden biri ıslıkla Leylim Ley’i çalıyordu.


[1] Beton dayanıklılığı testi için örnek miktar alımı.

Yayınlayan

serapgokalp

Bursa doğumlu. Bir süre devlet memurluğu yaptı, istifa ederek otomotiv, gıda, tekstil, çelik, inşaat sektörlerinde değişik görevlerde çalıştı. İlk öyküsü Edebiyat-81 dergisinde 1983 yılında, daha sonra Yeni Olgu, Kıyı, Öner Sanat, Karşı, Yaklaşım, Yazko, Papirus, Agora, Türk Dili dergilerinde yayınlandı. Sonraki yıllarda; İle Dergisi, Patika Dergisi, Anafilya, Havuz, Öykü Teknesi, Sözcükler, Notos, Kurşun Kalem, Kar, Dünyanın Öyküsü, Kitaplık, Gösteri dergilerinde öyküleri, inceleme yazları yer aldı. İlk öykü dosyası Böcek Cinayetleri’dir. Ancak yayıncı tarafından yıllarca bekletilip basılmadığı için dosyayı geri almış ve imha etmiştir. İkinci dosyası Astak Kum Saatinde Akarken adlı kitabı, 2002 yılında Sistem Yayıncılık tarafından kitaplaştırıldı. Otuz sekiz yeni öyküsü 267 sayfalık bu ilk kitapta yer aldı. İkinci kitabı Kulak Misafiri, 2009 yılında Pupa Yayıncılık tarafından basıldı. Ödüllü öykülerinin yer aldığı bu kitabı Orhan Kemal Ödüllü üçüncü kitabı Tuz Saraylar izledi. 2010 yılında İlya Yayıncılık tarafından kitaplaştırıldı. Dördüncü kitabı Pirana Kahkahaları 2017 yılında Kanguru Yayınları tarafından yayımlandı. Kişisel kitapları dışında Anlatılan Bizim Hikâyelerimiz, Çığlık, Mübadele Öyküleri, Öykü Dostluğu, Kadınların Ruh Acıları, Öyküden Çıktım Yola-252 Yazardan Minimal Öyküler, Gurbet (Almanya, Gökyüzü Yayınevi Seçkisi) Tanzimattan Günümüze Rumeli Motifli Öyküler seçkilerinde öyküleri yer aldı. Kadın Yazarlar Derneği Yayını, Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor adlı projede öykü atölyeleri düzenleyerek aynı adlı yapıtta ve yine Kadın Yazarlar Derneği Yayını olan Söz Kesmek, Kına Yakmak, Nikah Kıymak adlı kitapta incelemeleri, yayınlandı. Öykü kitapları dışında Kalp Krizi, Bu Gece Uyku Yok Çünkü ve Buket Başaran Akkaya ile ortak oyunlaştırdıkları İki Çığlık, İki Türkü, Bir Ağıt adlı oyunları bulunuyor. Serap Gökalp’in bir öyküsünden oyunlaştırılan bu oyun Devlet Tiyatrolarına kabul edildi. Çalışmalarından Fadime Hanımın Işığı adlı öyküsü Petrol İş Sendikası – Kadın Öyküler Yarışmasında 2007 birinciliğini, Sisin İzi adlı öyküsü, Madenci Öyküleri Yarışması 2007 ikinciliğini, 16/24 Vardiyası adlı öyküsü, Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri Yarışması 2007 üçüncülüğünü kazanmıştır. 2009 yılında Tuz Saraylar adlı dosya ile katıldığı öyküleri Orhan Kemal Ödülü ikinciliğini almıştır. Metin incelemelerini dergilerde, internet edebiyat siteleri ve edebiyat etkinliklerinde, paylaşmaktadır. Halen ÇYDD Bodrum şubesinde ve Bodrum Kent Konseyinde gönüllü olarak çalışmakta öykü atölyeleri düzenlemektedır.

“İşçi milletine sert davranacaksın!” için 2 yorum

  1. Emeğin bu derece çamur olmasını sağlayan insanlık dışı yöneticilerin, emeği ile çalışan emekçilerin bir gün her şey ters tapecek diye beklemeleri, çok uzun bir zaman alacak,… Yazık.. Harika bir yazı, öykü, kutluyorum

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s