Geçmişte gizemli, uzak bir diyar olan Çin, günümüzde dünyada söz sahibi ülkelerden biri haline gelince tüm insanların ilgisi üzerine yöneliyor. Kuşkusuz tarih boyunca ilgi alanı olan Çin günümüzde değişik konular nedeniyle hep gündemde. Özellikle tüm dünyayı felç eden salgın Çin’de başlamasıyla alanı ve nüfusuyla bu dev ülkeyi gene ilgi odağı yaptı. Bu nedenle bilgilerimi tazelemek istedim. Bir merak, tarih bilgisinin tazelenmesi olarak başlayan çalışmalaımda ilginç biçimde günümüze projeksiyon yapacak ayrıntılar yakalamak bunları not alıp paylaşmalıyım duygusu uyandırdı.
Çin uygarlığı ile okumalar yapıyorsanız karşınıza ilk olarak ve sonradan da sıkça Konfüçyüs çıkıyor. Konfüçyanizm bir dinden çok ahlaki bir sistem olarak algılanmış ve yorumlanmış. Ahlaki ilkelerinde toplumun ıslahı ve mutluluğu hedef alınmıştır. Ahlaki olugunluğu önemseyen, düşünce sistemi kabaca beş temel özellik tanımlar. Amir- memur (toplumsal hayatın düzeni),arkadaş-dost (insanlar arası hayatın düzeni), karı-koca (partner rollerinin düzeni), ana,baba-çocuk (ebeveyn-çocuk rollerinin düzeni),kardeşler arası ilişkiler üzerine durum. Konfüçyüs düşünce sistemi Han Hanedanlığından sonra resmi ideolojinin hareket noktası olmuş.
İkincil ermiş ise Mencius’tur ve felsefesi “elleriyle çalışanların yönetilmesi, beyinleriyle çalışanların yönetmesi gerek” temeline dayanır. Söylemi toplum standartlarının iyileşmesini işaret etmektedir. Günümüz için de çıkarsamalar yapacağımız düşünce sistemiyle ilgili Mencius’tan alıntılar yapıyorum:
“İnsan iyi yıllarda yeterli yiyeceği sahip olmalı, kötü yıllarda ölüme terk edilmemelidir.”
“Elli yaşına gelenler keten elbise giyebilmeli, yetmiş yaşına gelenler et yiyebilmeli.”
“Kişisel kazanç her şeyden önce gelmemeli, geniş halk kitlelerinin asgari geçimi sağlanmalıdır.”
Bu öğretiler günümüze yazı aracılığıyla ulaşmıştır. Kayıt olmasaydı insan belleğine güvenerek ne kadarı doğru ve eksiksiz ulaşırdı bilinmez. Çin deyince aklımıza ilk gelen kavramlardan biri de yazıdır. Tarihte yazı, birbirinden bağımsız olarak üç yerde icad edilmiştir. M.Ö. 3000’ de Mezopotamya, M.Ö. 600’ de Meksika’da ve M.Ö. 1300’ de Çin’de. En eski yazılı Çin kaynakları olarak günümüze ulaşan kehanet kemikleridir. Kehanet kemikleri, hanedanlık işleyişi ,dinsel yazışmalar ve ululamaları içermektedir.
Bir çok hanedanlığın hüküm sürdüğü Çin’de yazılı kaynaklardan alınan bilgiyle M.Ö. 1050-247 yılları arasında 800 yıl hüküm süren Cou Hanedanlığı dikkatimi çekti. Bu hanedanlığın kurucuları Çin ülkelesini kare şeklinde, eşit büyüklükteki geometrik bir desen olarak ele alıp örgütlemişler. Fangciyan adı verilen bu sistemin alışıldık karşılığı feodal. Tarıma dayalı ekonomik sistemi miras yoluyla elden ele geçen beylikler şeklinde örgütlemişler. Büyüklükleri kağıt üzerinde belirlenmiş ve başkente uzaklıklarına göre görevler verilmiş. Aynı dönemde 20-60 yaş arası erkekler arasında pay edilmiş olan topraklar bu yaş grubunca işletilmiş. 60 yaş üzeri erkekler ise tıpkı yetimler, sakatlar ve hastalar gibi devletten yardım almak üzere bir tür emekli ediliyorlarmış. Sang sülalesiyle devam ettiği düşünülen ana erkil yapı bu dönemde –ne yazık ki– ataerkile dönüşmüş.
Çin tarihini incelerken Şi Huang Di ilgimi çeken bir hükümdar. Qin(Tsin) Hanedanı (M.Ö. 221-206)na mensup bir hükümdar. Derebeylikleri kaldırmış, hiç kimseye nüfuz ve toprak vermemiş olduğunu görüyoruz. Şöyle der, “ Eğer ben kendi ülkemde prenslikler yaratır, akrabama, dostlarıma veya sadık tebama toprak verirsem o zaman kendi hanedanımı elimle yıkmış olurum.” (Bu cümleyi özellikle kalın ve italik yazıyorum. )
Bu hükümdarın ilginç uygulamaları var. Sözgelimi mağlup ettiği prensleri (kendisine karşı işbirliğine gitmemeleri için) yaşadıkları bölgelerden alıp, kendi sarayları gibi saraylar yaptırarak onları denetim altında tutmuş. (Bu döneme ait 260’a yakın saray bulunuyormuş Çin’de) Bu uygulama görünüşte saygınlıkları korunan derebeylerinin nüfuzlarını ortadan kaldırmayı amaçlıyormuş. Yine Şi Huang Di, o güne kadarkinden farklı bir uygulama olarak tek bir dil konuşulmasını tek bir yazı kullanılmasını emretmiş.
Şi Huang Die zamanında bir Konfüçyüs okuyucusunun devlet yönetiminde eski kuralları önermesi üzerine Kral konuyu saray bilginlerine havale etmiş. Çıkan karar şu olmuş. (Şimdi yine kalın harflerle bir cümle daha gelecek) “Eski tarihle uğraşan ulemanın güncel işler konusunda ahkam kesmesinin devleti batırabileceği, insanların kendilerini eğitmelerinin yasaklanmasıyla Çin reformlarına yönelik iftira niteliğindeki başkaldırıların önlenmesi, önerilir”
Şi Huang Di’ nin başka ilginç bir yönü ise Toprak Askerler (Terra Cotta Ordusu) diye anılan mezarıdır. 1974 yılında bulunan mezarda bakın ne özellikler var. Mezar, birbirinin aynı olmayan 7.000 adet insan boyu toprak/çömlek asker figürü ile çevrelenmiş durumda. Yüz ifadeleri, saç örgüleri, sakalları bile birbirinden farklı bu yedi bin asker hükümdarın ölüsünün nöbetini sonsuza dek tutmak üzere, gerçek silahlar kuşanmış, gerçek arabalar, topraktan/çömlekten yapılma atlarıyla toprak altında durmaktalar. Rütbelerine, görevlerine göre farklı incelik ve kalitedeki gerçek metal zırhlar giyinmiş olarak günümüze dek gelmişler. Bu mezarın yapımında 700.000 ustanın 36 yıl çalıştığı düşünülüyor.
Çin tarihinde ilgimi çeken başka bir dilim Moğollarla olan süreç. Cengiz Han’ın 1206 yılında başlayan işgalinden sonra 1271 yılında Kubilay Han imparatorluğunu ilan ederek Yuan Hanedanı başkenti Yenching yani Pekin’i kurmuş. Moğollarla birlik olan Yuan Hanedanı bütün Çin’i hakimiyeti altına almış. Ming Hanedanı olarak tanınan bir dönem başlamış ki o başka bir yazımızın konusu olsun.
Ben şimdi Çin Uygarlığının dünya uygarlık tarihine hangi buluşlarla katkıda bulunduklarına değinmek istiyorum. Kuşkusuz daha derinlikli bir incelemeyle çok sayıda buluşa ulaşmak mümkün, ben buraya en önemlilerini alacağım.
Barut: Efsaneye göre, ölümsüzlüğü ararken bir Çinli simyacı tarafından yanlışlıkla bulunmuş. Potasyum nitrat, kömür ve kükürt karışımından oluşan barut, ilk olarak Zen Goliant tarafından 1040 yılında derlenen “en önemli askeri teknikler” koleksiyonunda anlatılmış. (Daha önceden keşfedildiği düşünülüyor.) Zeng, üç farklı barut karışımından söz ediyor ve orduda ilkel el bombası olarak kullanılmadan önce havai fişek ve işaret fişeği olarak kullanıldığı biliniyor.
Pusula: Çinliler pusulayı icat ettiklerinde pusulanın iğnesi güneyi gösteriyormuş. Çünkü Çinlilere göre ana yön kuzey değil güneydi ve ilk pusulanın M.Ö.4. yy. da mıktanıs taşından yapıldığı biliniyor. Şans eseri keşfedilen mıknatıs taşı çakmaktaşının üstüne yıldırım düşmesiyle içinde manyetit denen güçlü bir manyetik mineral oluşmasıyla ortaya çıkıyor. Ama mıknatıs taşının yön belirlemek için ilk kez kimin tarafından kullanıldığı bilinmiyor. Arkeolojik kazılarda kehanet yazıtlarında pusula kepçelerinin resimlerinin bulunmasına bakılırsa Çin kahinlerince yalnızca coğrafi yönü değil içsel uyum için de kullanıldığı anlaşılıyor.
Kâğıt: Cai Lun kağıdı icad etmeden önce yazılar bambu ve ipek üstüne yazılıyormuş. Cai Lun’un odun lifi ve suyu karıştırıp dokuma kumaşın üstüne basması, rutubetin kumaş dokumasının içine sızmasıyla ortaya sert kağıt çıktığında takvim M.S.105’ miş.
Makarna: Bilinenin aksine makarnayı İtalyanlar değil Çinliler bulmuş. Hem de İtalyanlardan 2000 yıl önce. 2006 yılında Çin-Tibet sınırında yapılan kazı çalışmalarında Qinghai şehrinin Ljia bölgesinde yerin üç metre altında bir kâse erişte bulunmuş. Olasılıkla dünyanın en eski makarnası, diyor arkeologlar. Çünkü söz konusu makarna Çin’de 7000 yıldır ekilip biçilen iki tip darıdan yapılmış olduğu belirtiliyor. İlginç olan hâlâ bu darılar günümüzde de kullanılmaktaymış.
El Arabası: Han dönemi boyunca yaşamış olan Jugo Liang M.S.2.yy da ağır eşyaları taşımaya yarayan tek tekerlekli el arabasını tasarlamış. Bu tasarımda tutma yeri olmadığı biliniyor ama Çin’in el arabasını Avrupa’dan bin yıl önce bulduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. El arabası teknolojik yenilik olmasının yanı sıra askeri amaçla da kullanılmış. Çin orduları düşmanlarına karşı üstünlük kazanmış. Hem malzeme taşımada hem de taşınabilir barikatlar için kullanılan el arabası yüzyıllarca gizli tutulmuş.
Sismograf: Deprem akla Richter ölçeğini getiriyor ama deprem algılayıcısı sismografı M.S.2. yy başında Han döneminde yaşayan İmparatorluk Astronomu Chang Heng tarafından bulunmuş. Üstelik görkemli bir görünüşe sahipmiş. Dış yüzeyinde ağızları aşağıya bakan dokuz ejderha bulunan ağır bronz bir kazan tasarlanmış. Ejderhaların tam altında ağızlarını açmış yukarıya bakan dokuz kurbağa bulunuyormuş. Kazanın içinde bulunan sarkaç sarsıntı sırasında hareket edip kazanın içindeki mekanizmayı harekete geçiriyor, sarkacın ve iç mekanizmanın hareketi depremin merkez üssünü gösteren taraftaki ejderhanın ağzındaki topun altındaki kurbağanın ağzına düşmesine neden oluyormuş. Batının sismografından 1500 yıl önce.
Alkol: M.Ö. 3.yy başlarından itibaren Çinliler damıtma ve mayalama tekniklerini kullanarak sirke ve soya sosu gibi ürünleri arıtmayı öğrenmişler. Alkollü içkileri damıtmak da bundan sonra başlamış. Kazı çalışmaları sırasında Henan ilinde 9000 yıllık kırık çömlek parçalarında alkol izlerine rastlanmış.
Uçurtma: 2.400 yıldır Çin kültürünün bir parçası olan uçurtma M.Ö. 4.yy da filozof Gongshu Ban ve sanat koleksiyoncusu Mo Di tarafından yapılmış. Kuç biçimindeki ilk uçurtma rüzgarda aşağı ve yukarı doğru hareket edebiliyormuş. Zamanla eğlence dışında sandalı olmayanların balık avlamak için kullandıkları bir araç olmuş. Ayrıca askeri amaçlarla da kullanılmış. İlk hava saldırıları Çin ordusu tarafından uçurtmalarla yapılmış. İnsanların üzerine bomba bırakıyorlarmış. Ayrıca psikolojik harekatlarda da kullanılmış. Söz gelimi, 1232’de Moğal karargahına havadan propoganda broşürleri atmak için kullanılmış. Bu broşürde Çinli tutsaklara isyan çıkarıp düşman karargahını ele geçirmeleri talimatları varmış.
Askılı Planör: Uçurtma buluşu M.S.6.yy da ortalama bir insanın ağırlığını kaldırabilecek büyük aerodinamik nesnelere dönüşmüş. Yere bağlanmaksızın uçabilen bu uçuş araçları İmparatorların eğelencesi haline gelmiş. Suçluları ve düşman esirlerini bağlayıp kayalıklardan atarak eğleniyorlarmış. Çünkü zayıf bir kişi yere güvenle(!) inmeden önce 3 km. kadar uçabiliyormuş.
İpek: İpekböceği üretiminin kontrol edildiği yöntemin M.Ö.3300 den 2200 e kadar süren Liangzhu dönemine ait bir mezarda bulunan bir el yazmasında ipek üretimi üzerine yazılar varmış. Çinliler tarafından çok uzun süre korunan bu üretim sırrı Avrupalı keşişlerin ipekböceği yumurtalarını çalmalarıyla dünyaya mal olmuş.
Mancınık: M.Ö.5. yada 6.yy da icad edildiği biliniyor. Ama bu icadı Moğollar 1345 yılında Kırım’daki Ceneviz kalesi kuşatmasında kullanmışlar ki tarihin en öldürücü silahı olarak kayıtlara geçmiş. Kuşatma sırasında 75 milyon insanın ölümüne neden olmuş.
Çin uygarlığına ilişkin başka ilginç seçkilerde buluşmak üzere.