Esin perisi olarak müzik

Ömrüm Geçen Bir Sağanak Gibi – V

Yaklaşım Dergisi’ni kimden duymuş da öykü göndermiş olabilirim, anımsamıyorum. Künyesindeki telefon numaralarından Balıkesir’de çıktığını görüyoruz. O da bir taşra dergisi. Ama tüm taşra dergileri gibi nitelikli. Aylık bir dergi ve Haziran 1996 yılında 16.sayısıyla ve 80.000.-TL fiyatla okura ulaştırılıyormuş. Bu sayıda yapıtları olan sanatçıları soyadına göre alfabetik dizmişler. Ahmet Ada, Yusuf Alper, M.Mazhar Alphan,Metin Demirtaş Atilla Er, Gazanfer Eryüksel,Serap Gökalp, Abdülbaki Gölpınarlı, Mehmet Güler, Metin Güven, Victor Hugo, Cemal Süreya,Halim Şafak,İsmet Şen, Turgut Tan,M.Mümtaz Tuzcu,İhsan üren, Avram Ventura, Sabahattin Yalkın, Ali Yüce…

20 ve 21. Sayfalar benim Dönülmez Akşamın Ufkunda öyküm yer alıyor. Bu bir kadının kadın arkadaşına yazdığı bir mektup. “Sevgili Meralciğim,” diye başlıyor. Elli iki yaşında, büyükanne olmuş bir kadın ve Saffet Bey adlı birinin kendisine “bu yaşta” âşık olduğunu ve gül hediye ettiğini yazıyor.

Diyor ki, “Çiçekler mutfak tezgahının üzerinde duruyor. Beş kırmızı gül. Bahçesinde yetiştirdiği güllerden. Gelip gittikçe onlara bakıyorum, kendimi kötü hissediyorum. Henüz suya koymadım hayır. Güller bu halleriyle çöp sepeti ve vazo arasında bir yerdeler…”

Durumun ciddiyeti nedeniyle bir karar vermek için rakı masasında düşündüklerini anlatıyor, geçmişte de almış olduğu bir gül hikayesi var, onu anımsıyor. Kadınların yaşamlarını kısıtlayan yasaklara doğru akılsal bir yolculuk yapıyor tek başına içtiği rakı, kırmızı güller aracılığıyla. Arkadaşına akıl danışıyor bir yandan. Ona gelen cevabı bilmiyoruz ama Türkan dönülmez bir akşamın ufkuna bakıyor ve mektubunu şöyle bitiyor;

Kalan rakımı da içtim. Gülleri mermerin üzerinden alıp ekmek tahtasının üzerine yatırdım, en keskin bıçağımı aldım. Gülleri tahtanın üzerinde doğradım. Sevgiyle, Türkan.

Bir şarkı daha bana verdiği esinle dudağımıza takılıyor,

“Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç/ Bu son fasıldır, ey ömrüm, nasıl geçersen geç/
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile/Avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile/ Ah, geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan/Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan/
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece/ Guruba karşı bu son bahçelerde keyfince/ Ah, ya aşk içinde harap ol ya şevk içinde, gönül/Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül/
Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç”

Şairi Y.Kemal Beyatlı ve bestecisi M.Nurettin Selçuk’a saygıyla… Bir başka öykü bir başka dergide buluşmak üzere.

………………………