İşte hiç katlanamadığım düşünce; öykü okunmuyor, derler. Hayır efendim. Öykü insanlık tarihi kadar eskidir. Binbir gece masalları, Dekameron hikayeleri, dinsel hikayelerden tutun da her toplumda farklı adrlandırılsalar da hep “hikaye anlatıcıları” olmuştur. Anadolu’ da “Destancılar” “Dengbej”ler hep anlattılar. Meddahlar da bir tür öykü anlatıcısı değil midir? Geçmiş böyle. Ya şimdi? Şimdi de… Öykü tam da bu çağın metnidir, diye itiraz ederim, öykü okunmuyor dediklerinde. İşte hemen aklıma geliveren birkaç gerekçe.
Roman okurken verilen aralar ilgiyi dağıtabilir, değiştirebilir hatta yok edebilir. Ama öyküde yazar tüm planını hiçbir şey araya girmeyecek biçimde kurgular. Böylelikle okuma süresini ve okuyucunun duygularını denetim altına alır.
Öykünün hedefi tek bir etkidir. Bu yazar tarafından tasarlanır ve unsurları bir araya getirilir. Amacı coşku yaratmaktır ve “tasarlayarak yaratmaktır”.
Öykü yeni ve canlı bir etki bırakmak, özgün olmak için yaratılır. Romana göre içerdiği imalar, belirsizlikler ve kullanılan yazım teknikleriyle daha farklı bir okuyucu beklentisindedir. Okurun zekâsını da işe karıştırır. Bu açıdan yazar ve okur bağı çok daha farklıdır.
Öykü tekniği ve yazınsal sanatlarıyla okurun hayal gücünü ateşler. Bir öykü metninde hiçbir şey rastlantısal değildir. Hiçbir ayrıntı atılamaz, değiştirilemez. Matematiksel bir yapı oluşturulur.
Kısa öykü küçüktür, iddiasız görünür ama devrimci bir tohumdur.
Peki sorun nedir? Öykü okunmuyor kanısı neden oluşmuştur? Öykünün okuyucuya ulaşmasındaki kanallar yeterli mi acaba? Öyküyü edebiyat dergilerinin sayfalarından çıkarıp günlük okuma unsurlarının içine yerleştirmek gerek bence. Yerel dergiler, gazeteler sosyete sayfalarının yarısı kadar bir alanı öyküye ayırmayı düşünmeli. Ulusal basın günlük yer ayırmalıdır. İnternet gazetelerinde, haber sayfalarında kötü haberler okumaktan bıkmadık mı? Neden öyküye yer açmazlar? Fransa’ da sanırım, şehir içi yolculuklarda okunabilecek türden küçük şerit kağıtlara basılan, küçük paralar karşılığında otomat gibi makinelerden alınabilen öykü makineleri yapmışlar. Kim akıl etmiş, kim uygulamış bilmiyorum ama haberi okuduğumda ona yürekten bir teşekkür ve minnet gönderdim.
Beri yandan, son yıllarda öykü yazarı sayısındaki artışı nasıl açıklayabiliriz? İnternet ortamı türlü öykü metinleriyle dopdolu. Bunlar güzel gelişmeler ve yüreğimi aydınlatıyor öykü adına.
Öyküden çıktık yola, bir davet olsun, öyküye sanal dünyada günlük yaşamda daha çok yer açalım. Yalnız öyküye mi? Şiire, müziğe, müzikle, resimle ilgili yazılara, tiyatro ve sinama sanatına ilişkin yazılara yaşamımızda daha çok yer açalım. Bale, opera, tiyatroların kapılarını açalım. Konserleri özledik. Hiç düşündünüz mü, sanatçılar, olmasa toplumun düş teknelerini kim yüzdürecek tarih denizi içinde? Biz her koşulda bu tekneleri yapabilir, yüzdürebiliriz. Yeter ki ufkumuzu kapatmasınlar. Sanat herkese gerekli…
Bugün Dünya Hayvanları Koruma Günü. Sevgili can dostlarımızı kucaklamadan imzalamayayım yazıyı.Sanatsız da olmaz onlarsız da. Sizi kedimiz Zeytin’le selamlıyoruz. Esen kalın.