İnanç Fay Hattı’nda Doğurganlığın Efendisi Kutsal Kaburga

Serap Gökalp’in kaleminden, Evgani (Cengiz Çeliker) İnanç Fay Hattı koleksiyonuna genel bir bakış ve Doğurganlığın Efendisi Kutsal Kaburga adlı tablo hakkında bir inceleme.

Resimlerinde Evgani imzasını kullanan Cengiz Çeliker’in üç yıllık bir zamana yayınan 2014 yılında tamamlanan son koleksiyonu büyük boyutlu 18 eserden oluşur.“İnanç Fay Hattı” insanın insanı denetlemek için var ettiği Tanrı tanımının,  olması gerekenden ne denli uzak olduğunu ve ne denli tehlikeli kılındığını gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Odaklandığı şiddet konusu. İnsanların bilinçlerine ve bilinçaltlarına korkutucu Tanrı figürünü yerleştirmenin Tanrıya ihanet olduğunun bir haykırışı. Var olduğu günden bu yana, insanı kuşatan kutsal bilinmezlik uçurumunu sürekli derinleştiren dinsel öykülere göndermeler yapan tablolar var karşımızda. Sanatçının, tanımlara ve inanç sınırlarının öte tarafına bakan izleğinde büyük dinlerin ortak paydası haline gelmiş bu öyküler durur. Başlıca savı/gerekçesi insanın doğru, iyi ve güzele yönelmesi olan inançların varış noktasında ortaya çıkanın bütünüyle ceza, şiddet ve bozulma  olduğunu akılla sorgulayan bu tablolar büyük boyutlarda çalışıldı. Zamanda, maddede ve insanda dönüşümü  bozulmayla ele alırken dinsel felaket öykülerinin içindeki çelişkilere doğru yapılmış bir kazı çalışmasına, akıl yürütme yoluyla yöneliyor. Uzlaşılmış simgeler olan inanç öykülerinin fay hattında titreyerek yürümenin Tanrı kavramına ne katkıda olacağını soruyor.  Anıştırmalı kutsallaştırılmış suskunluğun çaresiz sınırlarını patlatan resimlerle sorguluyor.

Bu tablolarda/inanç fay hattında insan olmaktan çıkıp sahip olunan haline gelmiş insan varoluşu sorgulanır. Art alanda ise sahip olanın gerçekten Tanrı değil, adına konuşanlar olduğu hissettirilir. Görsel niteleme dışında dokunsal niteleme/güdü oluşturan tablolar,  biriktirdiği renklerle, kesintili, eklentili yüzeyleriyle  “İnanç Fay Hattındaki” insanın farklı evrelerini biçimliyor. Dayatmalarla düşünce dünyası kilit altına alınmış insanın sorgula(n)ması için kilitleri açan uzamlar yaratıyor.

Özgürlüğü olmayan, bozulmanın işareti figürler, korkunun tanımını yapan uzamlar, sert zemin üzerine şiddetli renklerle desteklenmiş tahta, köpük, metal, akrilik boya, yağlı boyalarla şekilleniyor. Görüşe klasik insan figürünü öldüren müdahalesiyle, insanı öldüren nelerin olduğuna işaret ediyor. Pıhtılaşma karşıtı sabırsız figürleri inanç fay hattında bir karşıt hareket oluşturuyor; şiddet kavramını reddediş.

Öykülerin saldırgan gölgeleri kimi tablolarda saldırgan figürlere dönüşüyor. Soyulmuş, açılmış, akıl yarısı düzleştirilmiş kusursuz gözüken yarım küre duruşlu başlar.  Anlamla değiş tokuş edilmiş altın ve gümüş renkler İnanç Fay Hattını betimler.  İnsanoğlunun kullanıma açık dehşet duygularını, saldırganlığını göz önüne seren oluşumu göz ardı edilmiş yüzler. Bu başların genellikle yaşları ve cinsiyetleri gözlenmiyor. Bazı tablolarda dinlerin kadına uygun gördüğü tanım yüzünden bir tür sesleniş gibi kadın işaretlerine rastlıyoruz.

Yüzler türe/benzerliğe işaret ederken, inancın kimliksizleştirmesine dikkat çekiliyor. Evrensel ilkellik, kullanılmışlık, kişiliğin değil tutsak ruhların göstergeleri, ıstırap, sofuluk, acı, etten kemikten bağımsızcasına yalnız insan öykülerindeki alışıldık fizyolojik, antropolojik görünümü bozarak gerilime şiddete vurgu yapar. Bir anlamda özü serbest bırakmak için insanı bedeninin niteliklerinden kurtarır, bozar, dağıtır böylece duyguları da açığa çıkarmıştır. Deforme insan bedenlerini aynı zamanda karşı sav olarak kullanır ve izleyen öznenin içinde de sorgulamayı gerçekleştirir. Yüzeyden kurtulup nesne haline gelmiş üç boyutlu, “kullan(ıl)mışlığı” çağrıştıran unsurlardır figürleri.

İnanç Fay Hattı koleksiyonunda eller dikkat çeker. Hareketin yukarı dönüklüğü insana yabancı ve korkulan doğaüstülüğe yönelmiştir. Duruş bir sonuçtur. Hareketin bitim noktasıdır. Çaresizliği simgeler ve gergin duruşla sorar; Neden beni sevmiyorsun?  Eller diğer figürlere göre daha net ve bozulmaya uğramamış olmalarına karşın yardım isteyiş, yakarış çağrışımlarıyla ayrıksı dururlar.

Nesne haline getirilmiş insan gizem yaratma gücünce kullanılandır aynı zamanda. İnanç öyküleri gizem fısıltılarıyla şiddete giden yoldur. Bu noktada eller aracılığıyla yine sorar; inancın insaniliği nerede başlar?

Tüm koleksiyonda bir tek tablo “Evrim” herhangi bir inanç öyküsüne gönderme yapmaksızın yer alır. Bu insanın geçmişini keşfetmesindeki bilimsel yoldur. Tek olmasının nedeni belki de insanın uzun geçmişi içinde bilimsel düşüncenin hep yalnız kalması tek başına bırakılması mıdır? Homosapiens, elinde dünya ve türlerle ilgili birçok örnek olduğu halde dimdik duruşuyla Evrim tablosundan bize bakıyor. Tüm öykülerin karşısında tek başına başka bir görüşü önerircesine bir eliyle diğer canlılardan oluşan bir kümeyi tutuyor.

Evgani, resim alanında, izleyen özneyi sabitleyerek gösteriyi olduğu yerden çıkararak sağ, sol, ön, arka, üst alt planlara taşırıyor ve onu izleyen göze saldırgan gücün kazanabilirliğini dayatıyor. Yıkıma işaret ediyor. Dokunsal özellikli tabloların renklerinin direnç haline geldiği görülür. Şeker renklerinin bulaşıcı rahatsızlığı ve çekiciliğiyle tehdit edicilik, bozulma, birleştirilmiş, bütünselleştirilmiştir.

Kat kat bakış gerektiren resimlerin inanç öyküleri… Burada başka bir Tanrı tanımı vardır. İnancın iyilik, sevecenlik söylemine karşıt korku notaları duyarsınız. Evgani’nin tabloları tehlikeli ve bilinmezlik evrenleriyle, sabırlı ağırlıklarıyla sorular soruyorlar İnanç Fay Hattında

Koleksiyonda yer alan tablolar;

1)Farklı Geçmişlerin Ortak Yaratılış Öyküsü; Adem’in Doğumu 2)Doğurganlığın Efendisi, Kutsal Kaburga 3)Hem Canlı Hem Ölü, Aden Göçü 4)Akıl Yoluyla Algılanan Gerçeklik;Evrim 5)Terk Ediliş Sonrası Adem’in İsyanı 6)Kutsalın Kundağında, Terk Ediliş Sonrası 7)Uzam Ve Zamandaki İlk Yarık;İlk Cinayet 8)İlahi Merhametin Babası Ab-Raham’ın Sınavı 9)Yaşam Ve Ölüm Suyu; Tufan 10)Her Şey Bir Asa mı? 11)Varoluş Adına Kutsal Ensest; Lut 12)Çivilere Kadar Neredeydin? 13)Reenkarnasyon 14)Gök Kendini Topraktan Çektiğinde; Mahşer 15)Cehennemin Kime? 16)Araf’ta Ölümlüler Korosunun Son Şarkısı 17)İçinden Günah Geçen Köprü; Sırat 18)Din Bu

Bu metinde DOĞURGANLIĞIN EFENDİSİ, KUTSAL KABURGA adlı tabloyu ele alacağız.  (Teknik bir sorun nedeniyle tablonun tamamı görüntülenemeyebilir, özür dilerim. )

     Bu tablo iki kat tuval üzerine yerleştirilmiştir. Birinci, siyah zeminle ıssızlaştırılmıştır. İkinci üst zemin karışık renkler, çizik, yarık çağrışımlı fırça darbeleriyle desenlenmiştir. Gümüş renklerin öne çıktığı gözlenir. Ağır başlılığın, sessizliğin, sadakatin rengi grinin sert darbelerle göz alıcı ve birbirini kesen konumları bir kadının yaşamındaki çelişkilere işaret eder. Deforme olmuş bir kafada altın kaplama bir mask vardır. Yüz gizlidir. Altın renk yine form dışı göğüslerde ve figürü iki ayrı yerden kuşatan, engelleyen bantlarla kullanılmıştır. Gündelik yaşamın kadınca nesnesi altınla kuşatılarak tuvale sabitlenmiştir. Bu yazgıdan bakan özne ne öğrenecektir? Maddenin sahiplenilebilir oluşunu mu, maddenin sahipliğini mi? Kadın bedeni karmaşık iplikler denebilecek kabartılarla yapılandırılmıştır. Kan, doğurganlık, dişi renk kırmızıdan oluşmuştur tümüyle. Tek ayaklıdır Havva figürü. Bir kadın için daha kusursuz bir kölelik düşünülemez diye düşünürken dişi bedene bağlı büyüyen bir tohum görürsünüz. Tanrının makasından çıkmış, öteki, doğurmayan erkekten doğmuş olan tutsak kaburga kemiği! O doğurganlığın efendisidir ve tüm kuşatmalara başkaldırırcasına apayrı ve özgür bir alanda varoluşu sürdürmekte varlığıyla beslemektedir, kutsal kaburga ama doğurganlığın efendisi kadın!   125×95 cm. karışık teknik 

KENDİNİ ÖLÜME BAĞLAYAN KADIN

Serap Gökalp’in Astak Kum Saatinde Akarken kitabından bir kadın öyküsü… Çaresizliğinden ölümün kapısından geçerek kurtulmaya çalışan bir kadın… Ressam Cengiz Çeliker’in çizgileriyle